MİRASIN REDDİ NEDİR ?

Yazımızın hemen başında belirtmek isteriz ki mirasın reddine ilişkin davalar  kişiye sıkı sıkıya bağlı hakların kullanılmasını gerektirdiğinden bu davaların takibi sırasında avukatlara vekaletnamelerinde bu konuda özel yetki verilmesi  şartı aranmaktadır. Yerel mahkeme aşamasında bu husus mahkeme hakimi tarafından gözden kaçırılsa dahi tarafların birinin bu konuda itiraz etmesi ya da bu eksikliğin istinaf aşamasında fark edilmesi mümkündür.

Reddi Miras kavramı en genel anlatımı ile atanmış ya da yasal mirasçıların, miras bırakanın (muris) ölümü ile birlikte kendilerine intikal eden miras mallarını yani terekeyi kabul etmemeleri olarak tanımlanır. Hukukumuzda tereke ;  miras bırakandan geriye kalan tüm hakları ve borçları ifade etmekte olup , miras bırakanın ölmesi ile tereke kendiliğinden mirasçılara geçmektedir. Bu noktada  miras bırakandan kalan mirasın nasıl reddedileceği sorusu gündeme gelmektedir. Mirasın reddi kavramını daha detaylı olarak açıklamaya geçmeden önce belirtmek gerekir ki mirasın reddi ancak miras bırakanın ölümü ve mirasın mirasçılara intikali ile mümkündür. Bir başka deyişle miras bırakan vefat etmedikçe tereke mirasçılara geçmeyeceğinden mirasın reddinden ve buna ilişkin davalardan bahsedilemez. Yukarıda da değindiğimiz üzere külli halefiyet ilkesi gereğince  miras bırakanın ölümü ile birlikte  miras bırakanın tüm hak , alacak ve borçları bir bütün halinde mirasçılara geçmektedir. Her ne kadar günümüzde çoğu insan için kendilerine miras kalması olumlu bir şey olsa da bazı kişiler için bu durum geçerli değildir. Başka bir ifade ile  mirasçıların her zaman kendilerine miras kalmasını istediğinden bahsedemiyoruz. Bazı durumlarda miras bırakanın borçları alacaklarından fazla olduğundan ve alacakları borçlarını karşılamaya yetmediğinden  mirasçılar miras kalan bu borçlardan kurtulmak istemektedirler. Bu durum mirasın borca batıklığı olarak adlandırılmaktadır. Bazı durumlarda ise ortada böyle bir durum olmasa dahi mirasçılar mirastan faydalanmak istememekte ve mirası reddetmek istemektedirler. Her iki durumda da mirasın reddi yoluna başvurmak mümkün olup herhangi bir hak kaybına uğramamak adına bu konuda uzman miras avukatından danışmanlık alınması gerektiğini söylememiz gerekir .

Mirasın reddi türlerini açıklamamız gerekirse ;hukukumuzda mirasçılar 2 farklı şekilde mirası reddedebilirler ;

  1. Mirasın gerçek reddi
  2. Mirasın hükmen reddi
MİRASIN GERÇEK REDDİ NEDİR ?

Mirasın gerçek reddini kısaca atanmış ya da yasal mirasçının kanunda öngörülen yasal süre içerisinde mirası kabul etmediğini ilgili mahkemeye başvurarak bildirmesi ve mirası reddettiğine dair mahkemeden karar alması şeklinde açıklayabiliriz. Mirasın gerçek reddi yoluna başvurmak için kanunda aranan bazı şartların mutlaka sağlanması gerekmektedir.

  • Öncelikle mirası reddetmek isteyen yasal ya da atanmış mirasçı, mirası reddettiğine ilişkin tek taraflı beyanını kanunda öngörülen süre içinde Sulh Hukuk Mahkemesi’ne sunmalıdır. Mirasçı tarafından sunulacak olan beyan mirasın gerçek reddi açısından bozucu yenilik doğuracak nitelikte olup mutlaka mahkemeye ulaşması gerekmektedir.
  • Görevli mahkeme sulh hukuk mahkemesi olup yetkili mahkeme miras bırakanın yerleşim yeri mahkemesidir.
  • Kanun mirasın reddine ilişkin  beyanın yazılı olabileceği gibi sözlü de olabileceğini belirtmiştir. Ancak uygulamada sözlü beyanlara ilişkin muhatap bulmak neredeyse mümkün olmadığından uygulaması yok denecek kadar azdır.
  • Mirasın reddine ilişkin irade beyanı kayıtsız ve şartsız olmalıdır. Kayda ve şarta bağlı olan beyanlar geçersiz sayılacaktır.  Mirasın bir kısmının kabulü bir kısmının reddi gibi durumlar söz konusu değildir. .
  • Mirasın gerçek reddi için kanun tarafından öngörülen süre 3 AY ve resmi defterin tutulduğu hallerde 1 AYDIR. Bu süreler hak düşürücü bir süreler olup mahkeme tarafından re’sen dikkate alınacaktır. Sürelerin  başlangıcı  mirasçıların konumuna göre değişmektedir. Yani kanundaki süreler mirasçının yasal mirasçı mı yoksa atanmış mirasçı mı olduğuna göre farklı zamanlarda başlamaktadır. Bu konuda en doğru bilgilere ulaşarak herhangi bir hak kaybına uğramamak adına mutlaka bir miras avukatından hukuki destek alınmalıdır.
  • Son olarak önemle belirtmemiz gerekir ki mirasçıların zımni ya da açık bir şekilde mirası kabul ettiklerine  ilişkin iş ve işlemlerden uzak durması gerekmektedir.TMK610 ‘a göre mirasçılardan biri , terekenin olağan yönetimi niteliğinde olmayan ve miras bırakanın işlerinin yürütülmesi için gerekli olanın dışında işler yapmak suretiyle tereke işlerine karışırsa, bu durum mirasçının mirası örtülü olarak kabul ettiğini gösterir ve mirasçının mirası ret hakkı sona erer hükmüne amirdir. Ancak belirtmemiz gerekir ki mahkemelerce her dava kendi içinde değerlendirilir ve yapılan işlerin hukuki mahiyetleri ayrı ayrı incelenir. Bu nedenle bir olaya dışarıdan bakarak  hemen bir görüş bildirmek  her zaman mümkün olmayıp olayın detaylıca incelenmesi sonucu kanaat bildirmemiz daha mümkündür.
MİRASIN HÜKMEN REDDİ NEDİR ?

Mirası reddetmenin bir diğer yolu ise mirasın hükmen reddidir. Türk Medeni Kanunu madde 605/2 ‘ye göre  miras bırakanın ölümü tarihinde  ödemeden aczi açıkça belli ve resmen tespit edilmiş ise miras reddedilmiş sayılır . Kanun burada iki şarttan birinin varlığını  aramaktadır. Buna göre ya miras bırakanın ölümü tarihinde borçlarını ödemeden aczinin açıkça belli olması gerekecek ya da  borçları ödemeden aczin resmen tespit edilmiş olması gerekecektir. Normal şartlar altında mirasın hükmen reddi  durumunda mirasçıların gerçek red yönteminde olduğu gibi herhangi bir irade açıklamasına gerek bulunmamaktadır. Ancak günümüzde çoğu durumda mirasçıların dava açması kaçınılmaz olmaktadır.

Mirasçılar kanuna dayanarak tereke alacaklıları tarafından açılacak olan davalarda ve icra takiplerinde mirasın hükmi reddi yönünde savunmada bulunabileceklerdir. Mirasçıların hükmi redde yönelik savunmaları onların mirasçılık sıfatlarını sona erdirmeyecek, kendilerine açılacak olan dava ve icra takiplerine de engel olmayacaktır. Mirasçı tarafından yapılan bu savunma sonrasında , tereke alacaklıları tarafından açılan davada görevli mahkemece hükmi red savunması yapan mirasçıya dava konusunun ehemmiyetine ve mevcut duruma göre mirasın hükmen reddi davası açması için bir süre verilebilir. Mahkeme tarafından  mirasçıya dava açması için süre verilmesi halinde mirasçının açacağı mirasın hükmen reddi davası tereke alacaklıları tarafından açılmış olan dava için bekletici mesele yapılacak ve bu davanın sonucu beklenecektir. Mahkeme tarafından mirasçıya dava açması için süre verilmesi halinde verilen süre içinde mirasçının ilgili davayı açması ve açtığı davayı kendisine süre veren mahkemeye bildirmesi gerekecektir. Mirasçıya dava açması için süre veren mahkemenin verilen süre içinde dava açılmamasının  sonuçlarını da mirasçıya ihtaren bildirmesi gerekecektir.

Bu noktada mirasın reddi davası gündeme gelmektedir. Bu dava mirasçı tarafından kendiliğinden açılabileceği gibi yukarıda açıkladığımız şekilde kendilerine bir mahkemece süre verilmesi durumda da açılabilmektedir. İşte mirasçı tarafından açılacak olan bu dava uygulamada Mirasın Borca Batıklığının Tespiti ve Hükmen Reddi Davası olarak adlandırılmaktadır. Uygulamada bu dava mirasçılar tarafından herhangi bir mahkemeden süre verilmesine gerek kalmadan miras bırakanın bilinen ya da bilinmeyen tüm borçlarından kurtulmak maksadıyla açılmaktadır. Kanunda bu davanın açılması için herhangi bir süre sınırı öngörülmemiştir. Diğer bir deyişle bu dava mirasın gerçek reddi davasının aksine herhangi bir süreye bağlı olmaksızın açılabilmektedir. Davada görevli mahkeme Asliye Hukuk Mahkemeleri olup yetkili mahkeme ise tereke alacaklarının dava tarihindeki yerleşim yeri mahkemesidir. Birden fazla alacaklı olması durumunda yetkili mahkeme bu alacaklılardan birinin dava tarihindeki yerleşim yeri mahkemesi olacaktır. Mirasın borca batıklığının tespiti ve hükmen reddi davaları uzmanlık gerektiren davalar olmasından ötürü miras hukuku alanında uzman bir  İstanbul Miras Avukatı tarafından takip edilmelidir. Bu davalarda davanın tüm alacaklılara yöneltilmesi gerekecektir. Davanın tüm alacaklılara yönlendirilmemesi bozma nedenidir. Bu davalarda tereke alacaklılarının arasında mecburi dava arkadaşlığı mevcuttur. Davanın açılması sırasında varlığı bilinmeyen tereke alacaklılarının öğrenilmesi halinde  davanın bu tereke alacaklılarına teşmil edilmesi gerekecektir. Burada yapılması gereken yeni bir dava açıp birleştirmek olmayıp , var olan davanın harçları tamamlanmak suretiyle tereke alacaklısına yönlendirilmesidir. Mahkemece işbu yargılama sırasında gerekli görülmesi halinde bilirkişi incelemesi ve keşif gibi usullere başvurulabilecektir. Bu davada mahkemece terekenin miras bırakanın ölümü tarihindeki durumuna göre bir değerlendirme yapılacak ve ona göre hüküm verilecektir. Bu dava sonucunda davası kabul edilen mirasçının, mirasçılık sıfatı miras bırakanın ölümü anından itibaren etkili olacak şekilde ortadan kalkar . Mirası reddetmeden ölen mirasçının red hakkı kendi mirasçılarına geçecektir.

Mirasın mirasçı tarafından reddedilmesi halinde ilgili miras payı sanki ilgili mirasçı ölmüşçesine mirasçının altsoyuna geçecektir. Bu durumda mirasçıların mirasın reddi sırasında mahkemeden kendi altsoylarına TMK614 gereğince mirası kabul edip etmeyeceklerinin sorulmasını isteyebilirler. Son olarak belirtmek gerekir ki TMK612 hükmüne göre bir mirasın en yakın yasal mirasçıların tamamı tarafından reddedilmesi durumunda miras Sulh Hukuk Mahkemesince iflas hükümlerine göre tasfiye edilir. Bu tasfiye sonucunda tüm borçlar ödendikten sonra yine de terekede mal ,para ya da hak bulunması halinde kalanlar mirasçılar arasında mirası hiç reddetmemişler gibi paylaştırılır.

Bu konuda burada yazılanların birebir sizin hukuki sorununuza uygulanması mümkün olmayıp mutlaka bir  Bakırköy miras avukatından profesyonel hukuki destek almanızı tavsiye ediyoruz. Mesai saatleri içerisinde büromuza ulaşıp randevu alarak daha detaylı destek alabilirisiniz.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir